tarihinde yayınlandı Yorum yapın

2021 Jeep Wrangler 4xe İncelemesi

Wrangler’ın elektrik gücüyle arazide nasıl performans gösterdiğini öğreniyoruz

2021 Jeep Wrangler 4xe Rozeti

Jeep Wrangler Rubicon 4xe, arazide dereceli Wrangler yeteneklerini tamamen elektrikli sürüşle birleştiren efsanevi arazi araçlarından ilkidirTurboşarjlı 2.0 litrelik 4 silindirli bir motor ve çift motorlu bir elektrikli çalışma sistemi ile çalışır ve toplam 375 beygir motor gücü ve 470 lb-ft tork sağlar. Bu çıkış, 8 vitesli otomatik şanzımana sahip dört tekerlekten çekişli Wrangler’ın sadece 6 saniyede düz bir şekilde saatte 100 km hıza çıkabilmesini sağlayarak, onu yeni 392 beygir gücünde V8 modellerinin de yanında en hızlı Wrangler yapıyor.

Daha da önemlisi, Wrangler Rubicon 4xe, hem yolda hem de arazide tamamen elektrikli sürüşe izin vererek, emisyonsuz gücü markanın efsanevi yetenekleriyle birleştirir. Bununla birlikte, bazı insanlar, elektrifikasyonun eklenmesinin Jeep yeteneklerini azaltacağından endişe duyuyor, ancak bir Wrangler 4xe ile yol ve arazide bir gün geçirdikten sonra, şüpheciler 4xe paketinden hiçbir ödün verilmeyeceğinden emin olabilirler.

2021 Jeep Wrangler 4xe, Sahara, Rubicon ve High Altitude olmak üzere üç donanım seviyesinde mevcuttur. 2021 Jeep Wrangler 4xe ile bir günümü küçük bir römork çekmek de dahil olmak üzere yolda ve arazide Rubicon 4xe sürerek geçirdim. Birkaç yüz km yol yaptım ve söyleyebileceğim şu ki, Wrangler Rubicon 4xe’nin çekiş sistemi aktarma organlarının nasıl hissettirdiği konusunda bazı önemli farklılıklar var, ancak 4xe’nin benzersiz kişiliğine alıştığınızda, vazgeçemeyeceğiniz bir paket. Aslında, her gün işe gidip gelen ve ortalama 20 – 30 km yolu trafikte geçen her sürücü için Jeep Wrangle 4xe tavsiye edilebilir.

ASFALTTA SÜRÜŞ

2021 Jeep Wrangler Rubicon 4xe’deki sürüş sürem başladı. Yolculuğa tam dolu bir pille başladım ve şehir dışına çıkana kadar “Elektrik” modunda ilerledim. Bir de Hybrid modu ve E Save modu var ama bunlara daha sonra değineceğiz. Elektrik modu, tahmin edebileceğiniz gibi, Wrangler Rubicon’un performansını düşürür. Fakat akünün suyunda bir problem olmadığı sürece benzinli motor, yüksek hızlarda bile nadiren devreye giriyor. Hatta çoğu yoğun şehir trafiğinde geçen yolculuğumun ilk 17 milini hiç benzin kullanmadan yaptım.

Benzinli motor ilk kez çok dik bir yokuş yukarı çıkarken devreye girdi, ancak yokuşun tepesine çıkıp bir kavşakta durduğum anda benzinli motor kapandı ve Toplamda, tamamen elektrik gücüyle 30 km sürdüm. Bu sürüş deneyimi Wrangler Rubicon’un ne kadar iyi çekiş sistemine ve güce sahip olduğunu hissetmemi sağladı. Jeep tarafından elektrikle kullanım menzili 21 mil olarak belirlenmiş olan aracın sürücüleri araca yüklenme durumlarına göre bu mesafeyi kısaltabilir ya da uzatabilir. Bununla birlikte, oldukça sert sürüş esnasında bile resmi rakamın sadece onda bir gerisine düşmesi de ayrıca etkileyici.

2021 Jeep Wrangler 4xe Ön

Muhtemelen daha iyi elektrikli menzil elde edememelerinin nedenlerinden biri, elektrikli çekiş sisteminin anında tork beslemesi yani araçtan harika bir haz almamızı sağlayan, sert kakışları. Pik çıkışlarına kadar patinaj çeken benzinli motorların aksine, elektrikli çekiş sistemlerinin en önemli avantajı anında tork dağıtımıdır. Bu, Wrangler 4xe’yi gaza bastığınızda çok az gecikme ile ivme kazandırır hale getiriyor.

Wrangler 4xe’yi tamamen elektrikli modda sürmek gerçekten eşsiz bir deneyim, çünkü son on yılda sürdüğüm diğer tüm Wrangler’lar gibi hissettiriyor – ve bir sürü kullandım – tamamen sessiz olması inanılmaz. Kasabada duyduğunuz tek şey, kaldırımdaki agresif Rubicon’a özgü off road lastiklerin sesi ve elektrikli sürüşün hafif “vıltısı”.

Sürüş Modları Karma Mod

2021 Jeep Wrangler 4xe Takip Et

Elektrikli kullanım menzili 0 olduğunda, Wrangler 4xe Hibrit moduna geçti. Bu noktada gücün çoğunu benzinli motor sağlıyor. Elektrikli tahrik bileşenleri, en yüksek güç seviyelerine ulaşmak için benzinli motorla birlikte çalışıyor ve benzinli motor, düşük hızda sürüş sırasında sıklıkla açılıp kapanıp trafikte yakıt tasarrufu sağlıyor. Hibrit modunda, içten yanmalı motorun geleneksel sürüş hissini elde edersiniz. Hibrit modda olduğunuzda, 4xe diğer yeni Wrangler Rubicon’lar gibi hissettiriyor. Tamamen elektrikli modda kısa mesafeler için çalışsa da, benzinli motor otoyol düzeyinde hızlara çıkıldığında çoğu zaman ederken çalışıyor. 

Birçok araç gibi, Hibrit modunda Wrangler 4xe ile durduğunuzda, benzinli motor otomatik çalıştırma/durdurma sistemi ile kapanır, ancak hibrit olmayan modellerin yola çıkmadan önce yeniden devreye girmesi gerekenlerin aksine, elektrikli motor tahrik sistemi, motoru benzinle çalıştırmadan yola çıkmanızı sağlar. Seyir halindeyken, benzinli motor kapanır ve elektrikli tahrik sistemi hızın korunmasına yardımcı olur, ancak daha fazla güç istediğinizde turboşarjlı 4 silindir motor sorunsuz bir şekilde ateşlenir ve hızlanmaya yardımcı olur. 

Maksimum Regen Frenleme

2021 Jeep Wrangler 4xe Soyulmuş

Wrangler Rubicon 4xe paketinin benzersiz özelliklerinden biri, orta konsoldaki bir düğme ile kontrol edilen Max Regen Frenleme sistemidir. Bu sistem devreye girdiğinde, Max Regen Frenleme, gaz pedalına basılmadığında otomatik olarak frenleme uygular. Bazı otomobil üreticileri bu tür işlevlere tek pedallı sürüş adını verir, çünkü hızlanmadığınız zaman araç kendi kendine fren yapar ve bu frenlemeden doğan sürtünme tahrik aküsünün şarj edilmesinde kullanılır. Tamamen durmanız veya önemli ölçüde yavaşlamanız gerekmedikçe, birçok sürüş durumunda fren pedalına basmak yerine aracı kendi halinde bırakarak büyük ölçüde benzin tasarrufu sağlayabilirsiniz. Örneğin uzakta trafik yavaşlamaya başladığında, hemen frene basmak yerine mümkün olduğunca aracın boşta akmasını sağlamak diyebiliriz.

Kullanışlı bir sistem, ancak otomatik frenleme deyince, daha önce benzer bir şey kullanmamış biri için çok sıra dışı bir his veriyor. Çoğu 4×4 araç sürücüsü, araç boşta giderken kendisini bilerek yavaşlatmaz, ancak hem hızlanmak hem de yavaşlamak için gazı nasıl kullanacağınız konusunda emin olduğunuzda, Max Regen otomatik fren sistemini muhtemelen her zaman açık bırakacaksınız. Sitemi kapattığınızda da fren sistemi hala bir miktar şarj sağlar, ancak yalnızca aktif olarak fren yaptığınızda bunu yapabilir. Otomatik frenleme bana uymaz diyor veya verdiği hissi gerçekten sevmiyorsanız, bu özelliği kapatarak geleneksel fren sistemini kullanabilirsiniz.

Tamamen Elektrikli Off Rad Sürüşü

2021 Jeep Wrangler 4xe Kaya Tarama

Jeep Wrangler Rubicon 4xe’yi asfalt yollarda birkaç saat sürdükten sonra, arazi sürüşü yapacağımız çiftliğe geldik. Jeep, Wrangler 4xe pillerini kullanmadığı zamanlarda şarj etmek için güneş enerjisiyle çalışan şarj istasyonlarından birine sahip. Rubicon 4xe’imi öğle yemeği yerken ve şarj olması için park ettim ve pillerin off road sürüş için biraz enerji kazanmasını sağladım. Sonuç olarak, en zorlu engellerde bile benzinli mod kullanmadan tüm off road parkurunu geçebildim.

Off-road parkuru, Rubicon’un sudan geçme yeteneklerini test eden oldukça derin bir drenaj hendeğiyle başladı ve ardından hafif çamurlu bir yola girdik. Bütün gün yağmur yağdı, bu yüzden zemin ıslak ve toprak çamurdu. Benzinli bir motorun sesi olmadan, lastiklerin yüzeyde yarattığı her küçük sesi duyabiliyordum. İzlediğimiz yol bizi birkaç büyük kaya oluşumuna götürdü.

2021 Jeep Wrangler 4xe Tepeden Aşağı

Wrangler Rubicon 4xe 4-alçakta kilitlendiğinde, elektrikli tahrik sistemi en dik kayalara bile kolayca tırmandı. Tamamen elektrik gücüyle arazi sürüşünün en belirgin farkını bu dik kaya tırmanışları sırasında fark ettim. Geçmişte turboşarjlı 4 silindirli motora sahip fakat 4xe olmayan bir Wrangler Rubicon kaya tırmanışı yapmıştım ve motoru dik kayalara tırmanma konusunda 4xe kadar asla güçlü değil diyebilirim. Öte yandan, Elektrik modunda gaza dokunduğunuz anda, Wrangler 4xe etli Rubicon lastikleriyle toprağı kazmaya başlar. Tamamen elektrikli çekiş sistemi ile gaz sabitleme uygulaması motoru ideal güç bandında tutarak sizi

Wrangler 4xe, diğer Rubicon modellerinden iyi bir performans sergiliyor, çünkü gaz tepkimesi çok daha keskin. Hybrid modunda arazide sürüş yapan 4xe, 4xe olmayan modeller kadar iyidir, ancak elektrikli çekiş sisteminin eklenmesi, çamurda veya kayalarda off road yaparken ekstra gaz tepkimesiyle büyük avantaj sağlar

Wrangler 4xe ile off road sürüş deneyimim sırasında 2500 kiloluk bir kara römorku çekme fırsatım oldu ve toprak yollarda Wrangler 4xe bu ağırlığı çekmekte hiç sorun yaşamadı. Hızlanma veya frenleme sırasında neredeyse hiç römorku unuttum.

2021 Jeep Wrangler 4xe Çekme

Harika bir 4×4 Araç Seçeneği

Jeep Wrangler Rubicon’a 4xe paketini de eklerseniz faturanın alt satırına ABD’de 6.000 $ daha eklenir, ancak 4 silindirli motora sahip bir Jeep Wrangler Unlimited Rubicon düşünüyorsanız, 4xe seçeneğini ciddi olarak düşünmelisiniz. Günlük işe gidip geliyorsanız, bu yolculuklar elektrikli kullanım menzili kapsamında kalacağından nadiren benzin kullanır, tamamen elektrikli sürüş yeteneği ile fazladan harcayacağınız yakıtı efsanevi Jeep gücünden ödün vermeden tasarruf edin.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Derin Su Geçişi, Alınması Gereken Tedbirler ve Riskleri Nelerdir ?

Off-road Temel Teknik BilgilerSevgili off-road ve doğa tutkunu arkadaşlar, Off-r

[ad_1]

Off-road Temel Teknik Bilgiler
Sevgili off-road ve doğa tutkunu arkadaşlar, Off-road Temel Teknik Bilgiler yazı dizimizin bir paylaşımı ile daha birlikteyiz. Vereceğim bilgiler; konsantre, teknik temele dayalı, yaşanmış tecrübeleri içeren ve bazıları off-road literatüründe ilk kez isim bulacak detayları içeren paylaşımlardır. Okuyuculara fayda sağlaması dileği ile.
Bu günkü konumuz Derin Su Geçişi, Alınması Gereken Tedbirler ve Riskleri Nelerdir ?” :
Su geçişi offroad araç sahiplerinin çok hevesle yaklaştıkları bir aktivitedir. Hatta bu heves bazen kara taşıtı olan arazi araçlarımıza amfibi araç muamelesi yapmamıza bile neden olabilmektedir.
Arkadaşlar su geçişlerinde çok dikkatli olun. İnernet videoları, su geçişi konusunda insanın iştahını çok kabartıyor. Ne yaptığınızı her yönüyle biliyorsanız sorun yok. Ne yaptığınızı bilmeden suya giriyorsanız durum çok vahim sonuçlar doğurabilir.
Su geçişinde temel 5 problemden bahsedeceğim.
1.) Motorun su alması :
Bu durum genelde araçta şnorkel yok ise sorun olabilecektir gibi düşünülse de durum tam anlamıyla böyle değildir.. Şnorkel var diye de çok rahat olmayın. Benim tahminim offroad araçlarından motorun su alması sebebiyle arıza yaşanma durumu, şnorkelli araçlarda, şnorkelsiz araçlardan çok daha fazladır. Bunun nedeni de, şnorkelin mevcudiyetinin verdiği güven ve tedbirsizliktir diyebiliriz. Şnorkelimiz olmasına rağmen yaşayabileceğimiz olası problemleri kabaca sırlayacak olur isek ;
– Ehil biri tarafından, doğru ekipman ile montaj yapılmadı ise şnorkele rağmen risk vardır.
– Sadece görsel aksesuar olarak kullanılan şnorkel takılmış bir aracın yeni sahibi durumun farkında değil ise aslında şnorkel yok demektir.
– Başlangıçta sağlıklı hizmet veriyor olmasına rağmen, geçen yıllar içinde birleşim yerlerinden ve contalardan su alacak hale gelmiş olabilir.
– Arazi kullanımı sırasında, dal çarpması gibi olaylar ile şnorkelde delik veya yarıklar oluşmuş ama fark edilmemiş olabilir.
– Güneş altında geçen uzun yıllardan sonra, UV etkisi ile şnorkelin plastik malzemesi gevrekleşmiş ve mukavemet kaybetmiş olabilir, offroad yol şartlarında da ekstra bir etkiye ihtiyaç duymaksızın sarsıntıdan kırılmış veya çatlamış olabilir.
Motorun su alması ile ilgili, bunların dışındaki bazı riskler de şöyle sıralanabilir.
– Biz hep aracın hava emişinden su alması ile ilgili endişelerimizi dile getirdik. Araç stop eder ise, egzoz sisteminden de motor geri su alabilecektir.
– Su içinde artan hız ile birlikte, dalga hareketi nedeniyle suyun yüksekliği, durağan vaziyette olduğundan daha fazla olacaktır. Yani, hava filtresine su gelmez dediğinizde, dalga hareketi ile yükselen su nedeniyle maalesef su hava filtresine gelebilecektir.
Videoda yükselen suyu görebilirsiniz.
– Ayrıca kapalı bir muhafaza içinde yer almayan performans tarzı açık hava filtreleri bu konuda daha hafif şartlarda dahi problem yaşanmasına neden olabilir. Kapalı muhafaza içinde bulunan ve endirek yollarla hava emişi sağlayan hava filtreleri su sıçramalarından etkilenmez. Ancak performans tarzı açıkta bulunan muhafaza kutusuz hava filtreleri aracın hareketi ile sıçrayan sudan etkilenebilecektir.
Motorun su almasının neden olduğu hasara çok değinmeyeceğim. Bu konunun uzmanı olan arkadaşların bilgi vereceğini tahmin ediyorum. Çok can sıkıcı olacağını söyleyeyim sadece. Hatta bir örnek de vereyim, denize düşen kıçtan takma deniz motorlar dahi, uygun şekilde müdahale edilmez ise kullanılamaz duruma gelmektedir. Denizde kullanılmak için tasarlanan bir ekipman dahi bu kadar olumsuz etkilenebiliyor ise, kara taşıtlarının motorları için kesinlikle daha titiz olmalıyız.
2.) Elektronik devreler, elektrik tesisatı ve elektrikli donanımlar ile ilgili problemler:
Özellikle eski kuşak araçlarda elektronik hemen hemen 0 seviyesinde. Ekteki fotoğraflarda yer alan Defender buna güzel bir örnek. 12 V DC de tatlı suda çok sıkıntı yaratmayacaktır. Ancak tuzlu su için durum böyle değil. Tuzlu su aracı çürüttüğü gibi elektrik iletimini de sağladığı için, eski kuşak araçlarda bile problem yaratabilir.
Mümkünse tuzlu sudan uzak durun. 1 Karışından bile.
Yeni kuşak araçlarda ise elektronik devreler özel olarak yalıtılmadıysa mutlaka problem yaratacaktır. Problem bununla da sınırlı kalmayabilecektir. Araç içine su girmesi durumunda, özellikle koltuk altlarına sonradan koyulan, anfi ve kompakt subwoofer lar ile araç kapılarında bulunan hoparlörler sudan etkilenebilecektir.
3.) Yüzme problemi :
Su geçişinde gözden kaçan ve en büyük tehlikeyi yaratan durumdur. Geçiş, su birikintisinde ise sıkıntı daha az, akarsu geçişi ise yüzme problemi ölümcül sonuçlar doğurabilir. Araç kontrolden çıkıp sürüklenebilir hatta su içinde tepetaklak olabilir. Bknz. Resim 2. Konvoy geçiş uygulamaları ve alınabilecek tedbirler başlı başına ayrı bir konu.
`
Özellikle kapı fitilleri ve araç tabanı iyi izole edilmiş yeni kuşak araçlar daha erken yüzme eğiliminde olacaktır. Aracın kabin dediğimiz kısmı ~ 1.70×3.25 m ebatlarında ise, 1.7*3.25~5.5 m2 yapar. Yani, kabinin ~35 cm lik kısmı suda kalırsa, Arşimet prensibi gereği suyun uygulayacağı kaldırma kuvveti 5.5*0.35~2 ton dur. Bu hacme su altında kalan lastik gibi diğer ekipmanların hacimlerini de eklersek, aslında kaldırma kuvvetinin yukarda hesap ettiğimizden daha fazla olduğunu görürüz. Yani kabininin 35 cm ‘i suda kalan 2 tonluk bir araç yüzer. Yüzen araç da yola tutunamaz. Yanlış anlaşılmasın, bu yükseklik suyun yüksekliği değildir, kabinin su içinde kalan kısmının yüksekliğidir. Kupası Yüksek araçlarda 1 m su derinliğinde bile yüzme olmayabilir. Yani aracın kupası yerden 50 cm yüksekte ise 50+35 ~ 85 cm derinliğe kadar yüzmeden yoluna devam etmesi beklenir. Beklenir ama, yüzmese bile yoluna devam etmesi her zaman da mümkün olamaz. Kaldırma kuvveti, aracı yerden kesecek mertebeye ulaşmasa bile, aracın yol tutuşunu zayıflatıp yol almasına engel olabilir.
Derin suda ilerlemenin temel kuralı aracın batmasını sağlamaktır. Bknz resim 1.
`
Bunun için mümkün ise kapıları açıp aracın içine su girmesini sağlamak lazım. Aracın içine su almaz iseniz yüzersiniz. Tabi aracın içine bu şekilde kapıları açarak su almanın beraberinde getireceği tüm problemleri de göğüslemeye hazır olmak lazım.
4.) Su altında tehlike yaratabilecek nesneler ve oluşumlar:
Su altında görülmeyen iri taş veya kayaların, geçiş sırasında fark edilemediği için araca zarar vermesi söz konusu olabilecektir. Hatta aracı yutacak çukurlar bile olabilecektir.
5.) Diferansiyel, şanzıman ve arazi şanzımanı su alması :
Her üç ekipmanın yağ haznesi de atmosferiktir, yani tam kapalı hava-su sızdırmaz haznelere sahip değillerdir.
Bazen yükselen suyun hidrostatik basıncı nedeniyle, bazen de ısınmış olan ekipmanın suda aniden soğuması ile ortaya çıkan hacim düşüşünün yarattığı emiş etkisi ile bu ekipmanlara su girişi olabilir.
Hepsinde havalandırma delikleri vardır. Havalandırma delikleri uzatma hortumları ile kaput içinde olabildiğince yüksek bir noktaya taşınmamış ve hortumların ucu suyun girişini önleyecek özel ekipman ile donatılmamış ise içeri su girişi olabilecektir. ARB diferansiyel havalandırma kiti ( ARB differential breather kit ) bu amaç ile kullanabileceğimiz doğru ekipmandır. Bknz. Resim 3.
`
Diferansiyelde ilaveten aks keçeleri üzerinden dış ortam ile temas sınırlanmaya çalışılır. Normalde su geçişine müsaade etmeyecek olan keçeler, havalandırma boruları tıkalı ise ani soğuma ve hacim azalması ile ortaya çıkan emiş neticesinde içeri su alabilir.
Bazen kapaklarında klingrit mantar conta da kullanılmış olabilir. Kapağın contasının altı yağa temas halinde olduğu için sızdırmaz kalsa olsa bile üstü kuru kaldığı için su sızdırabilir. Sudan geçin ama suda yıllanmayın.
Sonuç ve Öneriler :
– Offroad araçlarınızı, amfibi araç olmadığının bilinci ile kullanın. Suda kullanmak için su araçlarından edinmeyi tercih edin. Bknz. Resim 4.
`

– Şnorkelinizden %100 emin değilseniz şnorkel gerektirecek derinlikte suya girmeyin. Safari şnorkel aracınız için iyi bir seçenektir. Bknz. Resim 5.

– Bazı kaynaklarda güvenli geçiş için referans olarak dikkate alınan su yüksekliği araç lastik yüksekliğidir. Bunun genel bir öneri olduğunu bilerek; motora su alma açısından hava filtresi kutusunun hava girişinin yerden yüksekliğinin %60 ‘ı yüksekliğindeki suyun, aracın yüzmemesi ve yol tutabilir durumda kalması açısında ise, aracın kabin tabanından 20 cm ‘i aşmayan yüksekliklerde suyun nispeten daha güvenli geçiş için uygun olacağını bilmekte fayda var. Su geçişi yapmadan önce aracınızın bu ölçüleri ile ilgili mutlaka bilgi sahibi olun. Bu limitlerden daha derin suya şnorkelsiz girmeyin.
– Şnorkel hava girişi 180 cm hatta 200 cm yükseklikte, ancak araç 40+35=75 cm‘ de yüzüyor ise, araç içine su almak istemediğimiz bir araca boşuna şnorkel takıyor olabilirsiniz. Sudan geçerken ön camın tamamını su içinde görmeniz, su seviyesinin aracın tavanı seviyesinde olduğunu göstermez. Su tavan seviyesinde olsa araç zaten yüzer, nerden nereye geçeceksiniz? Sıçrayan sudur bu, sıçrayan su kaput altında endirek yolla hava alan hava filtresinden içeri kolayca giremez.
– Aracın yüzmeden yürüyebildiği, hava filtresi hava emişi yeterince yüksek olan bir aracın sudan etkilenmesi için, araç önünde yükselen su bloğunun hava girişi seviyesinde uzun süreli olarak bulunması gerekir. Bunun şartları da bellidir. Belli hız seviyelerinde ve uzun parkur geçişi yapıyorsanız bu durum olabilecektir. Şnorkeliniz yoksa, su çok yüksek olmasa ve parkur her hızda geçişe müsaade etse bile, hızınızı suyu önünüzde blok olarak yükseltmeyecek seviyede tutmaya çalışın. Doğru hızı ancak tecrübe ederek tespit edebilirsiniz.
– Su geçişi sırasında mahsur kalır iseniz, diğer araçların sizi kurtarması için araca bağlanması gereken strap benzeri ekipmanları suya girmeden önce aracınıza takmış ve dolanmaları önleyecek şekilde yerleştirmiş olun. Bu tedbiri hem önde hem arkada alın.
– Bazı kaynaklarda, yürüyerek geçemediğiniz sudan araç ile de geçemeyeceğiniz yönünde bilgilere rastlayabilirsiniz. Bu genel kabul görmüş bir kuraldır, ancak çelişkili bir bilgidir. 165 cm boyunda 65 kg ağırlığında, 35” lastikli 4.5” yükseltmeli bir Jeep Wrangler Rubicon sürücüsünün vereceği karar ile, 190 cm boyunda 120 kg ağırlığında, 27 “ lastikli yükseltmesiz bir Lada Niva kullanıcısının geçiş konusunda vereceği karar ne kadar tutarlı olabilir?
– Yüzme ihtimali açık bir şekilde görülen, özellikle akarsu geçişinde, suya giren aracı uzun bir halat ile mutlaka karada başka araçlara bağlayın ve geçişe öyle başlayın.
– Diferansiyelin, ani soğuma nedeniyle azalan iç hacminin yaratacağı, aks keçelerinden içeri su emme eğilimini kontrol altında tutabilmek için, suya girmeden önce biraz soğumasına müsaade edin.
– Benzinli motorların ateşleme sistemi suya karşı hassasiyet gösterebilir, gerekirse hassas bölgelere geçiş öncesi su itici sprey uygulayın.
– Konu ile ilgili internet üzerinde yapacağınız araştırmalarda, radyatör fanı ile ilgili de ciddi uyarılara rastlayacaksınız. Fan tipine bağlı olarak fan kayışının çıkarılması yönünde uyarılar var. Bu konu yorum yapabileceğim, ancak tecrübe etmediğim bir konu. Genel endişe, normalde havada serbest olarak dönen fan kanatlarının su içinde dönmeye başlayınca deforme olup, ileri geri hareket ederek radyatöre fiziksel hasar verebileceği yönünde.
Özellikle eski kuşak araçlarda yaşanma ihtimali olan bir problem olabilir. Ancak daha makul güncel model araçlarda bunun çok problem olacağını düşünmüyorum. Ayrıca kayışsız, elektrik motorlu fanlı araçlarda zaten kayış falan da sökemezsiniz, belki elektrik fişi sökülebilir.
– Geçiş güzergahını gözle olabildiğince kontrol edin, mümkünse yürüyerek de etüt edin.
– Uzun yokuş aşağı sürekli frenle inilen bir parkurun hemen ardından disklerinizi soğutmadan suya girmeyin. Ani soğuma disklerin deformasyonuna neden olabilecektir.
– Geçiş öncesi aracın her türlü mekanik imkanını devreye alın, hiçbir şeyi yarı yolda yapmaya çalışmayın. Genel kabul görmüş doğru geçiş, düşük devirde aracı sudan geçirmek şeklindedir.
– Su geçişini tamamladıktan sonra, veya en azınızdan geziniz tamamlandıktan sonra, diferansiyelinizin alt tapasından bir parça yağ boşaltın, eğer su geliyor ise ivedi diferansiyel yağınızı iç temizliğini de yaparak değiştirin.
– Su geçişinde aracınızın motorunu kesinlikle stop ettirmeyin, ettiyse ivedi çalıştırın. Egzozdan geri su girişi olabilir.
– Manuel vites araçlarda geçiş sırasında vites değiştirmeyin.
– Vinciniz ip68 standartlarında değil ise, vincin montajlandığı seviyenin üzerinde sulardan uzun süreli geçişler yapmayın.
– Elektronik devrelerden ve anfi vs elektronik cihazlardan arındırılmış bir aracınız yoksa derin suya girmeyin.
– Derin ve özellikle akarsu geçişinde emniyet kemeriniz takmamanız daha doğru olabilecektir.
– Suyun yaratacağı motor arızasının canınızı yakmayacağı bir aracınız yoksa derin suya girmeyin. Ben kişisel tercihimi belirteyim, gereksiz cesaret kazanmamak için aracıma şnorkel taktırmadım, taktırmayacağım da.
– Suya atılan taş gibi batmayan, içine hemen su alan bir aracınız yoksa derin suya girmeyin.
– Tuzlu suya asla girmeyin. Bırakın derinine 1 karışından bile geçmeyin.
– Akarsuda cengaverlik asla yapmayın. Kural ve yöntemleri bilmiyorsanız ya da yeterli tecrübeniz yoksa maceraya tek başınıza atılmayın, yanınızda ne yapacağını bilen biri mutlaka olsun.
– Suyun içinde kalırım diye hızlı geçmeniz gerekiyorsa şnorkelsiz suya girmeyin.
– Kapalı muhafaza içinde olmayan, açık performans filtrelerini offroad araçlarında çok tercih etmemeye çalışalım. Mutlaka kullanacak isek, bu araçların caddede kullanılmadığının farkında olalım ve hava filtresini sıçrayan sulardan veya kısa süreli yükselen sulardan fiziksel olarak koruyan bir muhafaza içine alalım.
Ekte paylaşılan ;
Resim 1 ‘de görülen araç, suyun içine taş gibi batan bir araç olduğu için geçişte yüzme ve yol tutmama gibi bir problem yaşamamıştır.
Resim 2 ‘de su altında silueti görülen nesne bir araçtır. Fotoğraf sevgili arkadaşımız Taner Eraslan ‘ın arşivindendir. Bir akarsu geçişinde yüzme eğilimi nedeniyle kontrol edilemeyen aracın son durumu fotoğraftadır. Fotoğraf çekildiğinde arkadaşlarımız halen aracın içindedir.
Resim 3 ‘de 4 adet ‘e kadar bağlantı yapılabilen bir havalandırma kiti görülmektedir.
Resim 4 ‘de eğer suyu çok seviyor isek yapmamız gerek doğru iş ile ilgili güzel bir örnektir.
Resim 5 ‘de kalitesine güvenebileceğimiz bir şnorkel görmekteyiz.
Aşağıdaki fotoğraflarda gerçekleşen kısa geçişte, öndeki araçta şnorkel var, çekim yapan araçta ise şnorkel olmamasına rağmen hava filtresi sadece suyun dalga olarak yükselmesinden gelen etkiyi tölere edebilmiş durumda.
`
Saygılar, Sevgiler
09/03/2020

[ad_2]

[pt_view id=”3af118445s”]

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Yol kenarı Devrilme Analizi

[ad_1]

Off-road Temel Teknik Bilgiler
Sevgili off-road ve doğa tutkunu arkadaşlar, Offroad Temel Teknik Bilgiler yazı dizimizin bir paylaşımı ile daha birlikteyiz. Vereceğim bilgiler; konsantre, teknik temele dayalı, yaşanmış tecrübeleri içeren ve bazıları off-road literatüründe ilk kez isim bulacak detayları içeren paylaşımlardır. Okuyuculara fayda sağlaması dileği ile.
Bu günkü konumuz “Yol kenarı Devrilme Analizi :
Bu yazımızdan önce “Off-road ve denge” konulu yazımızı okumanızı tavsiye ederim.
Özellikle dar orman içi yollarda, minik heyelanlar nedeniyle daralan yol geçişlerinde, bazen yol kenarına biriken kar yığıntıları nedeniyle, bazen de yağış nedeniyle yarılan yollarda yapmak zorunda kaldığımız geçişlerde maruz kalabileceğimiz bir durumdur. Bu durumu yaşama ihtimalimiz yok iken, bir anda kontrolün elimizden çıkması ve aracın şeve doğru kayması hangi şartlar altında hangi sonuçları doğurabilir sorusunun cevabını arayacağız. Riskleri nelerdir, dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Önce temel denge prensibini hatırlatmak için özetleyeceğim. Resim 1 ‘de belirtildiği gibi “C” noktasının izdüşümü “O” noktasını aşar ise devrilme gerçekleşir. O noktası, araç nereye dayanıyorsa orasıdır. Bazen lastiğin en dışı, bazen aks kovanı, bazen şasi olabilir.
Yol kenarında kaymamızı engelleyecek bir tümsek veya dayanacağımız bir ağaç yok ise bu durum çok büyük tehlike arz eder.
Resimlerde ifade etmek istediğim durumları sözlü olarak da aktarayım.
Araç dik bir yamaçta aşağı doğru yan yatma eğiliminde olduğunda, aracın altındaki en alçak kısım olan dingiller yamacın köşesine dayanacaktır. Ancak bu dayanma aracı güvenle tutabilir mi? Sorun bu noktada.
Çizimlerden de anlaşılacağı üzere, eğer ;
Lastikleriniz büyük ve aracınız yüksek ise devrilme ihtimali çok yüksektir..
Lastikleriniz küçük ve aracınız alçak ise aracınızın devrilmeyebilir, ancak, araç ağırlığı fazla ise dayanmış olmasına rağmen kaymaya devam edip devrilme pozisyonuna gelebilir.
Aracınız dar ise, lastikleriniz küçük bile olsa aracınız devrilebilecektir.
Araçların ağırlık merkezinden geçen düşey hat, aracın dayandığı köşenin düşey hattını aşarsa araç devrilir.
Devrilme yan yatmayla kalmayıp takla atmaya kadar vardıysa, takla barı olarak adlandırdığımız ekipman hayati önem kazanır. Özellikle profesyonel offroad etkinliklerine iştirak eden araçlarda bulundurulması zorunlu bir ekipmandır.
Arazide kullandığımız araçları kabaca taradığımızda, takla barı ekipmanını standart olarak sunan araçlar, genelde JEEP grubunun özellikle arazide kullanmaya yönelik olarak ürettiği JEEP wrangler modeli öne çıkacaktır. Daha güncel versiyonları isimleri ile telaffuz edecek olur isek ; JEEP WRANGLER YJ, JEEP WRANGLER TJ, JEEP WRANGLER RUBICON JK, JEEP WRANGLER RUBICON JL standart olarak takla barı ile pazara satışı yapılmış ve yapılmakta olan araçlardır.
Sonuç:
Aracınızı böyle bir pozisyona sokmamaya çalışın. Eğer durum kaçınılmaz ise, şunu da bilin;
Lastikleriniz ne kadar büyük ise devrilme ihtimaliniz o kadar yüksektir,
Araç ne kadar yüksek ise devrilme ihtimaliniz o kadar yüksektir,
Aaraç ne kadar dar ise devrilme ihtimaliniz o kadar yüksektir,
Araç ne kadar ağır ise devrilme ihtimaliniz o kadar yüksektir.
Saygılar, Sevgiler
07/03/2020



 

[pt_view id=”3af118445s”]

[ad_2]

tarihinde yayınlandı 12 Yorum

Off-Road Araçlar da “Orta Kilit” ve Önemi Nedir ?

Bu günkü konumuz “Off Road Orta Kilit”

Off-road ve diferansiyel ilişkisini incelediğim yazıma yapılan yorumlardan, diferansiyel orta kilit konusunda bir kavram kargaşası olduğunu fark ettim. Bu konuya olabildiğince açıklık getirmeye çalışacağım.

4×4 sistemler aslında tüm lastiklere eş zamanlı eşit güç gönderen sistemler değildir. Motor gücü elektrik akımı gibidir. Yani direncin az olduğu yöne akma eğilimi vardır. Güç üreten kısım motor (engine), bunu aktaran kısım şanzıman (transmission), bunu 1.kademe dağıtan kısım off road arazi şanzımanı (transfer case), 2.kademe dağıtan off road aksesuar ise diferansiyellerdir (differential).

Üretme – aktarma – dağıtma üzerine kurulu bir düzen olduğuna dikkat edelim. Aracın yürümesi veya kalmasında, gücün dağıtıldığı arazi şanzımanı ve diferansiyeller en önemli unsurlardır.

Bu güç dağıtım noktalarında gücün bölünmesini sınırlayıcı herhangi bir unsur yok ise gücün ne kadarının ne tarafa gideceği, hangi tarafta ne kadar direnç gördüğü belirleyecektir. O zaman off road nedir sorusuna da cevap olacak direnci yaratan unsur nedir onu tespit edelim önce. Direnci yaratan ana unsur, lastiğin yol tutma kabiliyetidir. Lastik sağlam bir şekilde yol tutabiliyor ise yüksek direnç gösterecektir. Lastik yol tutamıyor ise düşük direnç gösterecektir, hatta hiç direnç göstermeyecektir.Yani lastik direnç göstermiyor ise aks ile bağlı olduğu diferansiyele gelen gücün hepsini emecektir. O diferansiyel de şaft ile bağlı olduğu arazi şanzımanı üzerine gelen tüm gücü emecektir. Bu şu demek, hiçbir kilidi devrede olmadan çalışan bir araçta, 1 tekerleğin dahi çekiş kaybetmesi aracın yürümesini imkânsız kılacaktır. Bu durum 4×1 durumudur ve gücün tamamı sadece 1 tekere aktarılabilmektedir, o tekerlek de yol tutamadığı için araç yürüyememektedir.Bu durumu ortadan kaldırmak için “kilit” adını verdiğimiz, güç dağıtım noktalarında (arazi şanzımanı ve diferansiyeller) gücün bölünmesini sınırlayıcı mekanizmalar geliştirilmiştir.Bu kilitlerin birinci güç dağıtım kademesinde, yani arazi şanzımanında olanına “orta kilit”, ikinci güç dağıtım kademesinde, yani diferansiyelde olanına “diferansiyel kilidi” denir.Orta kilit devreye girdiğinde, otomatik olarak motor gücünün %50 si öne, %50 si arkaya aktarılacaktır. Bu durumda ön iki tekerlek veya arka iki tekerlek çekiş sağlayabiliyor ise araç yürüyüşüne devam edebilecektir. Yani bu duruma kabaca 4×2 durumu diyebiliriz.Ancak ön ve arka birer tekerlek çekiş kaybedecek olur ise, bu defa öne gelen %50 gücün tamamını çekiş kaybeden ön tekerlek, arkaya gelen %50 gücün tamamını çekiş kaybeden arka tekerlek emecektir ve motor gücünün %100 ‘ü yine çekiş kaybetmiş tekerleklere akacaktır. Bu durum genelde çapraza düşme olarak adlandırdığımız durumdur. Nadir olarak da aynı taraftaki lastiklerde ortaya çıkar. Bu durum hâsıl olduğunda, devreye arka kilit girecektir. Arka kilit devreye girince, arka tekerleklerin her biri motor gücünün %25 ‘ini eşit olarak paylaşacaklardır. Ve tekerleğin sağladığı çekiş, aracı yürütmeye yeter ise araç yürüyecek, yetmez ise yol tutan tekerlekler de patinaja düşebilecektir.Orta ve arka kilit devrede iken, arka iki tekerlek ve ön bir tekerlek çekiş kaybeder ise, motor gücünün tamamını bu üç tekerlek emecektir. Bu duruma da kabaca 4×3 durumu diyebiliriz.Bir sonraki aşama ön kilidin de devreye girdiği, aracın gerçek 4×4 olduğu durumdur. Bütün kilitler devrede olduğu için, tüm tekerleklere eş zamanlı motor gücünün %25 ‘i aktarılacaktır. Ve bir tekerlek dahi yol tutabilecek pozisyonda ise araç yürüyebilecektir. Bu duruma da kabaca gerçek 4×4 olma durumu diyoruz.Orta kilit işlevi markadan markaya veya modelden modele farklı yöntemler kullanılarak yerine getirilebilir.İnternette farklı uygulamalar için detaylı bilgi mevcuttur. Ben yine literatürden bağımsız kendi sınıflandırmamı yapacağım. 

1-) Ortada bir diferansiyel mekanizması ile güç dağıtan sistemler :Bu sistemlerde, bildiğimiz klasik diferansiyel benzeri bir yapı ile ön şafta ve arka şafta güç dağıtılır. Açık pozisyonda iken güç ön ve arka şafta aktarılırken, şaftların farklı turda dönmesi sınırlanmaz. Kilitlendiğinde ise bu güç dağılımı, öne ve arkaya sabit şaft turu ile gerçekleşir.Benim bildiğim kadarıyla Defender ‘da bu tarz arazi şanzımanı bulunmakta. Bknz. resim 1

2-) Arazi şanzımanı sabit güç aktaran sistemler :Bu sistemlerde arazi şanzımanı kendi içinde ;2H : Yüksek devir iki çeker4H : Yüksek devir dört çeker kilitsiz4HLc : Yüksek devir dört çeker kilitli4LLc : Düşük devir dört çeker kilitliModlarını aktive eder. Her arazi şanzımanında bu modların hepsi bulunmaz. Tam mekanik bir güç dağıtım ve aktarımı sağlayan sistemler olduğu için 4HLc ve 4LLc modlarında ön ve arka şafta hem eşit güç hem eşit tur sağlanır. AWD ve 4×4 araçlar arasındaki temel farklardan biri budur. Felsefik açıdan AWD – 4×4 farkına ilerde bir yazımda değineceğim. Bknz. Resim 2,3

Resim 2
Resim 3

3-) Arazi şanzımanı değişken güç aktaran sistemler:Bu sistemler sadece açık veya kilitli mantığıyla tekdüze güç aktarımından daha fazlasını yapabilen sistemlerdir. Araçta bulunan sensörlerden gelen bilgileri (ABS, hız, direksiyon açısı, çekiş kuvveti, yanal ivmelenme oranı vs) bir program maharetiyle işleyerek hangi şafta ne kadar güç aktarımı yapacağına karar verebilen, ön ve arka şaftlara farklı miktarda güç aktarabilen sistemlerdir. Hatta diferansiyellerde de benzer hizmet veren sistemler ile, motordan gelen gücün tamamına yakınını tek lastiğe dahi aktarabilmektedir. Bu sistemler, genelde bizim arazide görmeye alışık olduğumuz gerçek 4×4 ‘lerden ziyade AWD araçlarda farklı isimlerle görülür. Bknz. Resim 4,5

Yukarıda da belirttiğim 2H, 4H, 4HLc, 4LLc çekiş modlarının hepsi her arazi şanzımanında olmaz.Örneğin ;Jeep Cherokee KJ ‘de 2H, 4H, 4HLc, 4LLc modlarının hepsi vardır.(Bu araç; asfaltta 4×2 kullanılabilir, hem asfaltta hem arazide 4×4 kullanılabilir, arazide zor şartlarda düşük devir 4×4 kullanılabilir)Jeep Grand Cherokee WJ ‘de sadece 4H, 4LLc modları vardır.(Bu araç; asfaltta ve arazide 4×4 kullanılabilir, arazide zor şartlarda düşük devir 4×4 kullanılabilir)Jeep Wrangler Rubicon JK ‘da 2H, 4HLc, 4LLc modları vardır.(Bu araç; asfaltta sadece 4×2 kullanılabilir. Arazide ise ister normal şartlarda, ister zor şartlarda hem 4×4 yüksek devir hem de 4×4 alçak devir kullanılabilir)Orta kilit ile ilgili kafa karıştıran kavramlardan birisi de, farklı güç aktarımının ön ve arka şaftların farklı turda dönmesine sebep olduğudur. Böyle bir durum söz konusu değildir. Normal yol şartlarında bir arazi şanzımanı arka şafta %60, ön şafta %40 güç aktarsa da , şaftlar aynı turda döneceklerdir. Aktarılan gücün oranı ile şaftın dönme miktarı farklı kavramlardır. Orta kilit devredeyken, araç viraj alırken yaşanan kasıntının sebebi öne ve arkaya farklı oranda aktarılan güç değil, kilit sebebiyle lastiklerin farklı tur eğilimlerinin karşılanamamasıdır.Kaygan olmayan zeminlerde, aracın orta kilidinin devreye alınarak kullanılması, aracın aktarma organlarını baskı altında tutacaktır. Bu da erken yıpranma ve hatta kırılmalara yol açabilecektir.Bu yüzden temel kural; orta kilit sadece arazi şartlarında ve kaygan zeminlerde devreye alınmalıdır.Araç seçimi kararını etkileyebilecek unsurlardan biri de arazi araçlarının orta kilidinin hangi durumda aktive edilebildiğidir. Örneğin bir araçta orta kilit sadece düşük devre alındığında aktif olabiliyorsa, arazide belli şartlarda yetersizlikler yaşanabilecektir.Başarılı bir arazi sürüşünün en önemli parametresi orta kilit ve diferansiyel kilitleri değildir sadece. Parkur şartlarına bağlı sürüş teknikleri de önemlidir.Örneğin zeminin çok kaygan kısa bir geçiş içerdiği parkurlarda, kaygan bölgeye yeterince hızlı girilmez ise tüm kilitlere rağmen araç kalabilir. Hiçbir kilidi olmayan araç ise uygun hızda gelip geçebilir.Veya, gaza dirice basıp yürüyüp geçebileceğimiz bir parkurda, orta kilidi devreye almak için aracı Low ‘a almış isek, gaza ne kadar basarsak basalım, lastikler bizi bulunduğumuz yerden çıkaracak hıza ulaştıramayabilecektir. Sonuç :4HLc, yani yüksek devir 4×4 ‘de orta kilit fonksiyonu aktive edilebilen bir araç arazide daha makbul olacaktır. 

Saygılar, Sevgiler 03/03/2020 Süleyman Atılganİletişim: Facebook & Instagram